10 Kasım 2013 Pazar

BÜLENT ORTAÇGİL BİR GÜN KÖŞE YAZISI

Bülent Ortaçgil'in 14 nisan çarşamba günü Bir Gün gazetesinde yayınlanan köşe yazısı. Bu köşe yazısının devamı gelmemekle birlikte o ilk ve son köşe yazısı şöyle :


Bu ne cesaret derseniz

Bu bir 'ilk' yazı. Kelimenin bütün anlamıyla bir 'ilk' yazı. Bir gün'e ilk kez yazı yazıyorum. Daha doğrusu 'bir' gazeteye ilk kez yazı yazıyorum. Daha da doğrusu bu yaşamımın yayınlanan 'ilk' yazısı.  Peki, 'bu ne cesaret?' ya da 'sen kimsin hemşerim?' diye soranlara bir açıklama yapmam gerek. Evet yazmakla uğraşmadım ama onun komşusu olan 'şiir'in uzaktan akrabası bir meslekten geliyorum. Ben bir şarkı yazarıyım. 1969'dan beri önceleri hevesli, giderek amatör, sonraları profesyonel olarak bu işle uğraştım. Müziği kendim yazarım. Haydi o çok özel bir iş diyelim ama ya şarkı sözleri? tek boyutluluktan kaçınan, herkese katıldığı oranda keyif alma şansı veren, biraz soyut biraz gelenek dışı ama çok katmanlı şarkı sözlerim vardır.Şiirle aşık atabilirler mi? hayır. ama sıradan şeyler olmadıklarını da biliyorum.

Sanatçı bile sayılmayabilirim.
Bu 'ilk' yazıyı yazmamın cesareti ondandır... Tanıdığım, sanatla uğraşanların çoğu aşırı 'ben merkezci' insanlardır. Kendilerine sonsuz güvenen, en iyi ve en doğru işi kendilerinin yaptığından emin, herkesten farklı olduklarına ve bu farkı fark etmeyenlerin zaten hiçbir şeyden anlamadıklarına inanırlar. Kendi gerçeklik oyunlarında kendi başlarına devinip dururlar. Yanlarından geçenlerin arkalarından kıkırdaşdıklarını duyarsanız onlar fark etseler bile hiç ilgilenmezler bu durumla.

Ben pek öyle biri değilim.(o yüzden sanatçı bile sayılmayabilirim!) ancak o dünyanın içinde yer alıyorum. Biraz uzaktan da olsa bir sürü ayrıntı biliyorum. Hiç kimseyi çok iyi tanımam ama o dünyadan tanıdığım çok. Sizlere onlardan söz edebilirim. müzisyenleri anlatabilirim. Hiç ortaya çıkmamış yönlerini konuşuruz. O ay yayınlanmış albümleri gözden geçiririz. Ya da yeni haberleri sizlerle paylaşırız. Müzik pazarını inceleriz. Kimi zaman hiçbirini yapmayız da kendi penceremden dışarısının nasıl göründüğüne bakarız. Okuduğumuz kitaplardan, ilk izlediğimiz filmlerden, 'kahraman bakkalın süpermarketlere karşı' yitirdiği savaşlardan, boğaz vapurlarının tarifelerinin değiştiğinden de söz edersek kimse şaşırmasın!

Hala 'partisizim'
Hala 'partisiz' biriyim ben. Onun için güncel politikadan konuşmasak daha iyi olur! Elim ve yüreğim acıya acıya vermek zorunda kaldığım oyları hatırlayınca yeteri kadar sinirleniyorum zaten. (o işi erbaplarına bırakalım!)
Ağaçlarla ilişkiniz nasıldır? Ben adlarını yeni yeni öğreniyorum. Üç beş ağaçlık bir repertuarım vardı, giderek artırıyorum. Kıbrıs akasyası ile mimozanın aynı ağaç olduğunu geçenlerde öğrendim. Turnelerde otobüsle seyahat ederken 'yol kenarlarındaki ağaçların adlarını bilme' yarışması oynayabiliyorum artık. Peki hiç yakamoz gördünüz mü? Fırsat varken, hemen güney denizlerine gidip ayın olmadığı gecelerde ılık sulara kendinizi bırakıp görün. O da sokak yoğurtçuları gibi kaybolmaktadır. Ben uyarmış olayım.

Ellerim titreyerek yazdığım bu 'ilk' yazıyı bitirmek üzereyim. Sizlerle önceleri ayda bir birlikte olacağız. Kendime güvenim arttıkça belki daha sık buluşuruz.

Herkese kocaman bir 'merhaba'!

Bülent Ortaçgil, 14 Nisan Çarşamba, Bir gün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder